Diz kireçlenmesi tıp alanında gerçekleşen müthiş gelişmelere rağmen tedavisinin hala çok zor olduğu bazı rahatsızlıklar vardır. Diz kireçlenmesini bu kapsama alabiliriz. Oldukça popüler bir rahatsızlık olmasına rağmen bu konuda üretilebilen çözümler şu ana kadar genelde pek tatmin edici düzeyde değil.
Kireçlenme karşısında hekimler büyük ölçüde ağrıları ya da diğer şikayetleri dönemsel olarak ortadan kaldırmaya yönelik çözümler üretmek durumunda kalır. Çoğu kişi için kireçlenme tedavisi olanaksız bir hastalıktır. Özellikle diz kireçlenmesi konusunda insanlar genel açıdan daha karamsar davranır.
Diz kireçlenmesi ilk ortaya çıktığında çoğunlukla ağrı kesiciler devreye girer. Mide ya da bağırsakla alakalı problemleri olan kişiler için bu ilaçlar pek uygun değildir. Diz kireçlenmesine karşı bazı insanlar şifayı kaplıcalarda aramaktadır. Yapılan kapalı ameliyatlarda ise eklem içleri yıkanır fakat bu uygulamanın uzun süreli etkisi yoktur.
Kişi için ancak dönemsel rahatlamalar yaratır. PRP ve Kök Hücre Tedavisi başta olmak üzere diz kireçlenmesinde bazı yeni yönelimler söz konusudur. Bununla beraber hastanın yaşam kalitesini belli bir standarda sokması, kilo konusunda özen göstermesi de büyük önem taşır. Diz kireçlenmesinde uygulanan tedavi yöntemlerine bu yazımızda değineceğiz; ancak dilerseniz diz kireçlenmesinin nasıl oluştuğunu ve diğer detayları kısaca anımsayalım.
Birçok kişinin adeta korkulu rüyası olan diz kireçlenmesi, genelde yetişkin kişilerde görülür. Herhangi bir rahatsızlıktan bağımsız şekilde yaşlanmaya bağlı olarak kireçlenmeyle karşı karşıya kalınabilir. Kimi zaman da romatizmal hastalıklar kireçlenmeye sebebiyet verir. Vücudun tüm hareketlerini seneler boyunca üstlenen diz eklemleri ciddi anlamda yıpranır. Gerek kıkırdak yapı, gerek bağlar, gerekse de menisküs zamanla yıpranmaya başlar. Bu tip durumlarda eklem sıvısı hızla azalmaya başlar.
Zayıf kaslar ve aşırı kilolar haricinde bazı genetik faktörler de kireçlenmeye neden olabilir. Genç yaşta kireçlenme oluşumları genelde % 3 düzeyindedir. Kadınlar genel anlamda diz kireçlenmelerine daha eğilimlidir.
Diz kireçlenmeleri kendini pek hissettirmeden, ufak ufak başlar. Ağrılar belli bir ivmeyle, yavaş yavaş çoğalır. Çok nadiren de olsa ataklar şeklinde ortaya çıkabilir. Bu süreçte eklemlerinizde sertlik hissedebilirsiniz. Zaman zaman da şişlikler dikkatinizi çekecektir. Dizinizi bükmek istediğiniz esnada zorlanabilirsiniz. Çünkü eklemlerin hareket açısı iyice daralmaya başlar. Dizlerde tutukluk ve sertlik baş gösterir. Ortalama 35 yaşından sonra kireçlenme oluşumları başlar. Ortalama 60 yaşından sonra ise ciddi bir artış yaşanır. Uyku esnasında ya da merdiven çıktıktan sonra oluşan ağrılar, diz kireçlenmelerinin habercisi olabilir.
Diz kireçlenmeleri yaşam kalitesiyle doğrudan ilgilidir. Elbette yaşlanmayla beraber kişi bu tip oluşumlara artık engel olamaz ama en azından kireçlenenin düzeyini ve etkisini azaltabilir ya da rahatsızlığı geciktirebilir. Burada en önemli faktör kilodur. Kilo vererek ve sağlıklı beslenerek kireçlenmenin etkisini azaltmanız mümkün. Fırsat buldukça şifalı kaplıca sularına gitmeniz de size iyi gelecektir.
Eklem içinde kayganlaştırıcı ve kıkırdağı onarıcı bir özelliğe sahip olan enjeksiyonlar ve eklem içi kortizon ( kortizon diz kireçlenmesinde nadir vakalarda uygulanır) aktarımı dışında düzenli spor ve egzersiz de kireçlenme karşısında yapılabilecek çözümler arasındadır. Kişi bunları yaparsa cerrahi müdahaleyi geciktirebilir, ağrıların önüne geçebilir. Eğer hasta uygulanan tedaviye rağmen günün her saati ağrı hissediyorsa bütün bu çabalar sonuçsuz kalabilir. Kemik uçları arasındaki kıkırdak yüzeyler tamamen aşınmış ve kemikler yürüme esnasında birbirlerine sürtüyorlarsa kişinin ameliyat olması zorunlu hale gelmiştir.
Kesin bir çözüm getirmese de diz kireçlenmesi ameliyatında temel amaç bu rahatsızlığa neden olan dokunun uzaklaştırılmasıdır. Rahatsızlığın yer aldığı kıkırdak yapı tümüyle tıraşlanır ve tüm yüzey protez malzemeleri ile kaplanır.
Proloterapi adı verilen yöntemde bağ doku hücrelerini yenilemek temel hedeftir. NSAİİ ilaçların yapılan araştırmalara göre kireçlenmelerde meydana gelen ağrıları durdursa da eklem yıkımını hızlandırdığı ortaya konmuştur.
Çekilen grafilerle beraber hastalığın tanısı konulmaktadır. Tedavi öncesinde hastanın cinsiyeti, yaşam kalitesi, yaşı ortaya konulur. Diz kireçlenmeleri 4 farklı dereceye sahiptir. 1. , 2. veya 3. Derece hastalarda fizik tedavi harici uygulamalar söz konusudur. Kireçlenme 4. Dereceye ulaşmışsa cerrahi tedavi zorunlu hale gelmiştir.
Eğer kireçlenme çok ilerlemişse ve kemiğin üzerinde neredeyse hiç kıkırdak kalmamış ise günlük aktiviteleri yerine getirebilmek adına diz protezine zorunlu olarak başvurulur. Duruma göre bu protez kısmi ya da tam olabilir.
Diz kireçlenmelerinde başvurulan bir diğer yöntem de kök hücre tedavisidir. Kök hücreler kemik iliği ile yağ dokularında bulunuyor. Bu yöntemde hastanın ameliyat olmasına gerek yoktur ve kişi özel bir durum oluşmadığı sürece bir gün içinde hastaneden ayrılabilir. Genelde lokal anestezi biçiminde yapılan tedavi esnasında, karın bölgesindeki yağlardan kök hücreler alınıyor. Kimi zaman da bu işlem için kemik iliğine başvuruluyor. Bu hücreler daha sonra laboratuar atmosferinde çoğaltılıyor. Bu işlem hemen aynı gün içinde gerçekleşiyor. Arttırılan kök hücreler, birkaç saat içinde hemen sıvı olarak bölgeye transfer ediliyor.
Tedaviden beklenen temel şey, kök hücrelerin yeni kıkırdak hücrelerine dönüşmesi. Bu tedavi elbette sorunu tümüyle yok etmese bile en azından ağrıları radikal ölçüde azaltmaktadır. Kök hücre tedavisi, başarısı kesinleşmiş bir tedavi değildir, sadece öngörüler üzerinden değerlendirmeler yapılmaktadır. Diz kireçlenmesi konusunda en azından umut veren bir tedavi yöntemidir.